• Fakültemiz Diş Hekimliği Eğitimi Programları Akreditasyon Derneği'ne (DEPAD) 2020 yılında yapmış olduğumuz akreditasyon başvurusu, öz değerlendirme raporumuzun incelenmesi ve yapılan saha ziyareti sonrasında Ulusal Diş Hekimliği Eğitimi Akreditasyon Kurulu'nda değerlendirilmiş ve "TAM AKREDİTASYON" kararı alınmıştır.
  • Anasayfa
  • Site Haritası
  • İletişim
  • EN
  • Dekanlık
    • Dekanlığın Mesajı
    • Fakülte Yönetimi
    • Yönetim Şeması
    • Misyon-Vizyon
    • Birim Kalite Sorumluları (Kalite ve Strateji Geliştirme Komisyonu)
    • Kalite Güvence Komisyonu Eğitim-Öğretim Alt Birimi
    • Diş Hekimliği Fakültesi Birim Danışma Kurulu
    • Diş Hekimliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü Birim Danışma Kurulu
  • Fakültemiz
    • Tarihçe
    • Dekanlarımız
    • Fakülte Kurulu
    • Fakülte Yönetim Kurulu
    • İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu
    • Alt Kurullar
    • Mevzuat
  • Kadromuz
    • Akademik Kadro
    • İdari Kadro
  • Anabilim Dalları
    • Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi
    • Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi
    • Endodonti
    • Ortodonti
    • Pedodonti
    • Periodontoloji
    • Protetik Diş Tedavisi
    • Restoratif Diş Tedavisi
  • Uzmanlık
    • Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
    • Kanaat Formu
    • Uzmanlık Tezi Jüri Tutanağı
    • Uzmanlık Tezi Değerlendirme Formu
    • Uzmanlık Tezi 3 Aylık Değerlendirme Formu
    • Rotasyonlar
    • Uzmanlık Eğitimini Bitirme Sınavı Jürisi
    • Araştırma Görevlisi Süre Uzatımı
  • Öğrenci İşl.
    • Akademik Takvim
    • Sınav Programı
    • Eğitim Planı
    • Ders Programı
    • Staj Programı
    • FARABİ
    • Ders İçerikleri
    • Mevzuat
    • Ölçme ve Değerlendirme Komisyonu Çalışma Usul ve Esasları
    • Anket Sistemi
    • Mezunlar
    • Klinik ve Klinik Öncesi Uygulama Barajları
    • Ders İzlenceleri
  • Aday Öğrenci
    • Aday Öğrenci
  • Araştırma Lab.
    • Genel Bilgiler
    • Cihaz Bilgileri
    • İş Talep Formu
    • Çalışma Takvimi
    • Fiyat Listesi
  • Kalite Yön. Birimi
    • Değerler
    • Hedefler
    • Birim İç Değerlendirme Raporu
    • Stratejik Plan
    • Faaliyet Raporu
    • Stratejik Plan İzleme ve Değerlendirme Raporu
    • Kalite El Kitabı
    • Birim Kalite Sorumluları
    • Kalite Politikamız
    • Dökümanlar
    • İstenmeyen Olay Bildirim Sistemi
    • Düzeltici ve Önleyici İşlem Formu
    • Onam Formları
    • Memnuniyet Yönetim Sistemi
  • Hastalar İçin
    • Hasta Bilgilendirme
    • Hasta Hakları ve Sorumlulukları
    • Hekimin Meslek Etik İlkeleri
    • Sağlık Turizmi
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı

Ahmet Emin DEMİRBAŞ

Doç. Dr.

Anabilim Dalı Başkanı

  • Anabilim Dalı Başkanı Mesajı
  • Akademik Kadro
  • İdari Kadro
  • Genel Bilgiler
  • Araştırma ve Projeler
  • Tezler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Hasta Bilgilendirme
  • Fotoğraf Galerisi
  • Faydalı Linkler
  • İletişim

HASTA BİLGİLENDİRME

BİFOSFONATLAR

Bifosfonatlar kemik erimesinin tedavisinde ve kanser hücrelerinin kemiğe yayılmasının engellenmesinde sıklıkla kullanılan bir ilaç grubudur. Damar içi ve ağızdan kullanıma uygun şekilleri mevcuttur. Damar yoluyla uygulanan bifosfonatlar kanserli hücrelerin kemiklere yayılmasını engellemek amacıyla kullanılırken, ağız yoluyla kullanılan bifosfonatlar ise genellikle kemik erimesinin tedavisinde kullanılmaktadır.

Bifosfonat türevi ilaçların diş hekimliğinin özellikle çene cerrahisini ilgilendiren önemli bir yan etkisi bulunmaktadır. Bu tür ilaçları kullanan hastalarda yapılan cerrahi işlemler (diş çekimi, dental implant vb.) sonrasında çenelerde osteonekroz (ölü kemik dokusu) gelişme riski yüksektir. Eğer bu ilaçları kullanıyorsanız işlemden önce mutlaka hekiminize durumunuz hakkında bilgi vermeniz gerekmektedir. Hekiminiz size uygulanması gereken cerrahi işlemler öncesinde osteonekroz riskini en aza indirebilmek için ilk olarak sizi bifosfonat kullanmanızı öneren doktorunuza yönlendirecek ve ilacınızın kesilip kesilemeyeceğini danışacaktır. İkinci olarak ta size cerrahi işlemi uygulamadan 3-4 gün önce antibiotik başlayacak ve işlemi bu şartlar altında gerçekleştirecektir. İşlemden sonra antibiotiğe devam etmeniz gerekmektedir. Bu önlemlere rağmen ölü kemik dokusu oluşursa bu dokunun cerrahi işlemle uzaklaştırılması gerekmektedir. Ölü kemik dokusunun büyüklüğüne ve oluştuğu yere bağlı olarak yapılan işlemler basitten zora farklılık gösterebilir.

Eğer bifosfonat türevi ilaç kullanıyorsanız bunu dental işlemler öncesinde mutlaka hekiminiz ile paylaşmanız gerekmektedir.

Bifosfonat kullanan hastada meydana gelen ölü kemik dokusunun ağız içi görüntüsü
Bifosfanat kullanan hastada diş çekimi sonrası meydana gelen ölü kemik dokusunun tedavi aşamalarının radyolojik görüntüleri
Bifosfonat kullanan hastada meydana gelen ölü kemik dokusunun tedaviden önceki ve sonraki hali
Bifosfanat kullanan hastada diş çekimi sonrasında oluşan ölü kemik dokusunun ağız dışından yapılan tedavisi. Ölü kemik dokusu çıkarıldı ve kemik parçaları bir arada tutmak için plak yerleştirildi
Daha önce kemikte nekroz nedeniyle ameliyat edilen hastada yeniden nekroz gelişmesi nedeniyle 2. Kez ameliyat edilmesi

DİSTRAKSİYON OSTEOGENEZİSİ

Çenelerin ve çene kemiklerinin gerekli durumlarda cerrahi işlemlerle uzatılması mümkündür. Uzatma işlemi belli sınırlar dahilinde gerçekleştirilebilmektedir. Bu işlemlerde kemik hareketi ile beraber yumuşak dokuda gerçekleşen hareketler yeterli olmamakta ve hareket ettirilen kemik parçasının açığa çıkması yada estetik problemler oluşması gibi istenmeyen durumlar oluşabilmektedir. Bu amaçla kemiklerin yumuşak doku ile beraber eş zamanlı olarak uzatılması istenen durumlarda distraksiyon osteogenezisi işlemi kullanılmaktadır.

Bu işlem uzatılması istenen kemikte yapılan kesiyi takiben uzatmayı sağlayacak aygıtın yerleştirilmesi (Osteotomi Evresi), kesi yapılan kemik yüzeyler arasında yeni kemik oluşumunun beklenmesi (Latent Evre), kemikte periodik uzatmanın yapılması (Distraksiyon Evresi), uzatılan yeni kemiğin olgunlaşmasının beklendiği konsolidasyon evresinden oluşmaktadır. Bu sayede uzatılması istenen kemik boyutunun %30 una kadar uzatma yapılabilmektedir.

Distraksiyon aygıtları uzatılacak kemiğin anatomisine ve kemik miktarına bağlı olarak ağız içinden ya da ağız dışından yerleştirilebilmektedir. Distraksiyon osteogenezisi sayesinde hasta hastanede daha az kalmakta, nihai sonuç daha kısa zamanda elde edilmektedir. Fakat Osteotomi evresinde yerleştirilen aygıtların konsolidasyon evresinden sonra yeni bir cerrahi işlemle çıkarılması gerekmektedir. Bu da bu işlemin dezavantajını oluşturmaktadır.

Travma nedeniyle çene ekleminde kırık oluşan ve kırık parçanın ameliyatla alındığı hastada yeniden eklem oluşturabilmek amacıyla yerleştirilen distraktör ve distraktörün çevrilmesiyle elde edilen yeni kemik doku ve eklem

DUDAK DAMAK YARIKLARI

Dudak-damak yarıklı çocuklar, tedavileri boyunca farklı branşlardaki doktorların bakımını gerektiren birçok probleme sahip olabilirler. Günümüzde birçok ülkede birçok hastane bu amaçla değişik branşlardaki doktorları bir araya getirerek dudak damak yarığı ekibi kurmaktadırlar. Böyle bir takımdaki tüm uzmanlar, dudak damak yarıklı çocuğun gelişimi sırasında tedaviyi birlikte yürütmektedir. Bu şekildeki bir ekip yaklaşımı çocuğun ailesel, sosyal, duygusal, fizyolojik ve eğitimsel ihtiyaçlarını karşılayan çok geniş bir perspektifte bakımını sağlamaktadır.

Cerrahi tedaviler 4 farklı yaş grubunda planlanabilir:
- Yenidoğan
- 12 ay
- 1-5 yaş
- 5-13 yaş
- 13-18 yaş

Yenidoğan-12 ay arası

Tüm yenidoğan bebekler hastanede bir pediatrist tarafından muayene edilirler. Çocuk eğer yarık dudak ve/veya damakla doğarsa, pediatrist genellikle bebeğin bir plastik cerrah veya ağız, diş ve çene cerrahı tarafından muayene edilmesini ister. Yarık dudak damaklı çocukların beslenmesi ve solunumu problemli olabilir. Yarık dudak ve damağın tedavi zamanlaması cerrahtan cerraha değişiklik gösterebilir. Genel olarak önce dudak yarığı, sonra eğer mevcutsa damak yarığı cerrahi olarak tedavi edilmelidir. Dudak yarıklarının en uygun tedavi zamanlamasının 0-6 aylar arasında olması gerektiği düşünülmektedir. Bununla birlikte, dudak yarığının cerrahi olarak tedavi edilebilmesi için çocuğun ağırlığı en az 4.5 kg, kan hemoglobin değeri en az 10 gr/dl ve çocuk en az 10 haftalık olmalıdır. Dudak yarığı ameliyatı yapılıncaya kadar geçen süre içerisinde çocuğun uygun beslenebilmesi için doğduktan çok kısa bir süre sonra ortodontistler tarafından bir beslenme plağı yapılmaktadır. Böylelikle çocuğun anne sütünü emebilmesi için dudakla meme arasında negatif basınç sağlanabilmekte ve beslenmede bir problem oluşmamaktadır. Çocuk uygun duruma geldiğinde ise dudak yarığının cerrahi onarımı yapılmakta, hem ebeveynler hem de çocuk için uygun bir estetik görünüm ve fonksiyon sağlanabilmektedir.

Genel olarak damak yarıkları, konuşmanın başladığı 18-24 aylar arasında tamir edilebilir. Günümüzde modern anestezi ve asepsi, antisepsi, geniş spektrumlu antibiyotikler sayesinde bu yaş aralığı daha aşağılara düşmüştür. Ancak, çocuğun konuşma alışkanlığını edindiği bu aylardan daha geç bir tarihe damak ameliyatını ertelememek gerekir.

1-5 yaşlar

Bu zaman aralığının en önemli özelliği, iyi bir işitmeyi gerektiren konuşmanın gelişmesidir. Yarık damaklı çocuklarda işitme bozukluklarına yol açabilen kulak problemleri görülebilir. Bu nedenle, çocuğa kulak tüpleri takılması gerekebilir. Eğer dudak yarığının bıraktığı iz (skar) ideal değilse, bu period boyunca bir skar revizyonu yapılabilir. Zaman zaman, damak yarığı tamirinden sonra bir delik veya fistül gelişebilir. Bunun sonucunda, yemek ve sıvılar burun içine kaçabilir. Bu delik de yine aynı periyot içinde tamir edilebilir. Kulak tüpü ve skar revizyonu aynı ameliyatta gerçekleştirilebilmektedir.

5-13 yaşlar

Damak yarıklı çocukların dişlerinde çapraşıklık ve dişeti problemleri görülebilir. Ortodontistler, 5-6 yaşından sonra çeşitli apareyler kullanarak dişlerin düzeltilmesini sağlarlar. Bu dönemde köpek dişlerinin sürmesini sağlamak, burun tabanına ve diğer dişlere destek sağlamak amacıyla kemik greftlemesi yapmak gerekebilir. Bu işlem genellikle kalça kemiğinden alınan kemik parçalarıyla gerçekleştirilmektedir. Tedavilere rağmen çocuğun konuşması problemliyse faringoplasti adı verilen bir operasyonla düzeltilebilir. Bu cerrahi işlem, boğazın dar olan arka kısmından seslerin düzgün olarak çıkmasına yardım eder.

13-18 yaşlar

Bu dönemde, skar revizyonları, rinoplasti (burnun düzeltilmesi) ve çapraşık dişleri düzeltmek için yapılan çene cerrahisi işlemleridir. Yüz gelişimi tamamlandığında rinoplasti ve çene cerrahisi uygulanabilir. Bunun için ideal zamanlam 16-18 yaşları arasındadır.

Dudak yarığı ile dünyaya gelen bebeklerin beslenebilmesi,estetiğin sağlanması ve ailenin psikolojik olarak rahatlaması amacıyla mümkün olan en kısa zamanda ameliyat edilemeleri gerekmektedir. Hastanemizde bu ameliyatlar başarılı bir şekilde gerçekleştirilmektedir.

GÖMÜLÜ DİŞLER

Yetişkin bir insan, 16’sı üstte 16’sı altta olmak üzere toplam 32 adet dişe sahiptir. Her bir diş, kuron ve kök olmak üzere iki parçadan meydana gelir. Kuron dişin ağızda görünen kısmını oluştururken kökler ise çene kemiğinin içinde yer alan ver kemiğe sıkıca tutunan kısmı oluşturur. Diş eti dişin boyun kısmına sıkıca yapışır ve dişleri tutan kemiği örter. Azı dişleri ağzın arka bölgelerinde bulunur ve 2 veya 3 köklü olabilirler. Diğer dişlerin çoğu tek köklüdür. Azı dişlerinin en sonuncusu olan yirmi yaş dişleri ağızda oluşan ve süren en son dişlerdir. Ağzın her bir tarafında alt ve üstte olmak üzere genellikle 4 adet yirmi yaş dişi vardır. Bunlar ağzın en gerisindeki dişler olduğu için uygun pozisyonda sürseler bile ulaşılması ve temizlenmesi en zor olan dişlerdir.

Çenelerde en sık gömülü kalan dişler yirmi yaş dişleri ile köpek dişleridir. Yirmi yaş dişleri 9 yaşında, alt ve üst çenede gelişen küçük bir oyukta oluşmaya başlar. Çeneler yaklaşık olarak 16-17 yaşlarında büyümesini tamamlar ve bu sırada yirmi yaş dişlerinin ağızda normal olarak sürebilmesi için yeterli yerin olup olmadığı saptanabilir. Eğer akıl dişlerinin sürmesi için yeterli yer yoksa bu dişler bulundukları bölgede sıkışıp kalacaklardır. Buna yirmi yaş dişlerinin gömülü kalması denir. Gömülü dişler sürebilmek için kendilerine yol ararlarken birçok pozisyonda kalabilirler. Bazen gömülü dişlerin bir kısmı ağızda gözükebilir. Bu tür dişlere de yarı gömülü dişler denir.

Gömülü Dişler Ne Tip Problemler Meydana Getirebilir?

Gömülü dişler ağızda gözükmeseler bile pek çok probleme neden olabilirler. Hastalar genellikle, çenelerinin arkasındaki veya kulak bölgesindeki ağrı şikâyetiyle diş hekimine başvururlar. Genellikle ağrıya sebep olan gömülü diş veya dişlerin çıkartılmasıyla problem çözülür.

Ağızda daima bakteriler mevcuttur. Bu bakteriler diş etinden aşağıya doğru ilerleyebilirler ve siz dişi ağızda göremeseniz bile, gömülü dişin kuronu civarında ağrılı bir enfeksiyona neden olabilirler. Gömülü dişler sürmeye çalışırken, gömülü dişin üzerini örten diş etinde zaman zaman tekrarlayan ağrılar meydana gelebilir. Eğer bu durum uzun süre tedavi edilmezse (yani gömülü diş çıkartılmazsa) enfeksiyon kronik hale gelebilir ve gömülü dişin etrafında kemik yıkımına neden olabilirler. Bu kemik yıkımı ağzın arkasındaki diğer dişler etrafına da yayılabilir ve bu durum ileri diş kayıplarına neden olabilir. Enfeksiyondan sorumlu bakteriler, diğer molar dişlerin köklerinde çürük ve kaviteler meydana getirebilirler. Gömülü dişlerin meydana getirdiği devamlı basınçlar, komşu diş köklerinde yıkıma neden olabilir. Ayrıca gömülü dişlerin etrafında kist ve tümörler de meydana gelebilir. Bunun dışında ortodontistler, hiçbir problem yaratmasa dahi diğer dişleri sıkıştırıp çapraşıklığa neden oldukları için gömülü dişlerin çıkartılmasını isteyebilirler. Tüm bunlara ek olarak gömülü dişlerden kaynaklanan bir enfeksiyon vücudun daha uzak bölgelerindeki hayati organlarda problem yaratabilirler. Son olarak gömülü dişler, genellikle alt çenede kemik ile dolu olması gereken bir alanı işgal ederler ve bu da çene kırıklarına neden olabilir.

Gömülü Dişler Ne Zaman Çıkartılmalıdır?

Yirmi yaş dişlerinin gömülü kalacağı anlaşıldığı an çıkartılabilirler. Bu durum genellikle çene kemiklerinin erişkin boyutuna ulaştığı 16-17 yaşlarında saptanabilir. Gömülü dişlerin bu yaşlarda çıkartılmasının pek çok faydası vardır. Birincisi, bu yaşta diş tamamıyla gömülü kalsa bile kökleri tam olarak oluşmamıştır ve bu yaştaki hastalarda gömülü dişler etrafındaki kemik daha esnektir. Bu nedenle daha kolay bir cerrahi işlemle çıkarılabilirler. Aynı zamanda, bu yaşlarda operasyon sonrası iyileşme de daha hızlı olacaktır.

Gömülü Dişler Nasıl Çıkartılır?

Yirmi yaş dişleri günümüzde, çene cerrahisi kliniklerinde lokal anestezi altında hastaya hiç acı vermeden rahatlıkla çıkartılabilmektedir.

En sık gömülü kalan dişler 20 yaş dişleridir. Genellikle alt çenedeki 20 yaş dişlerinin gömülü kalma olasılığı üst çenedekilere oranla daha yüksektir. Bazı durumlarda 20 yaş dişleri uzun yıllar bulgu vermeden ağızda durabileceği gibi bazı durumlarda da ağrı, enfeksiyon, apse, ağız açmada güçlük vb. şikayetlere neden olabilirler. Bu durumda bu dişlerin çekilmesi gerekecektir. Çekim işlemi lokal anestezi altında basit bir operasyonla gerçekleştirilmektedir. İşlem yaklaşık 10-15 dk sürmektedir. İşlem sonrasında hekiminiz size gerekli olan tavsiyeleri yaparak işlem sonrası iyileşme döneminizi mümkün olduğunca sorunsuz geçirmenizi sağlayacaktır.
Gömülü dişler ağrı, ateş, ağız açmada güçlük vb. şikayetlere neden olabilirler. Bu gibi durumlara ek olarak gömülü dişler süremedikleri için kist benzeri yapıların oluşmasına neden olabilirler. 6 ayda bir dişhekimi kontrolüne gelmeniz bu nedenle önemlidir.

DENTAL İMPLANTLAR

Dental İmplant Nedir?

İmplant terimi, kayıp bir vücut parçasının yerine yerleştirilen medikal bir aygıtı tanımlar. İmplantlar tipik olarak vücutla uyumlu olan maddelerden (özellikle titanyum) yapılır. Bu maddeler vücut tarafından yabancı olarak kabul edilmezler. Böylelikle vücut onları reddetmez.

Dental implant terimi, kayıp diş veya dişlerin kök kısımlarının yerine yerleştirilen dental bir aygıtı tanımlar. Bu yapay kökler, dişlerin doğal görünümü için dayanak olarak kullanılabilir. Doğal dişlerinin bir kısmını veya hepsini kaybeden hastalara güvenle konuşma, gülme, yemekleri daha iyi ve daha rahat bir şekilde çiğneme imkanı verir.

Dental implantlar kimlere uygulanabilir?

Bir veya daha fazla dişini, hatta çene kemiğinin bir kısmını kaybeden herhangi bir kişi dental implantlar için adaydır. Dişlerinin bir kısmı veya hepsi doğuştan olmayan bireyler de buna dahildir. Tedavinin sonucunu etkileyecek iki faktör nulunmaktadır: Bunlardan ilki, hastanın sağlık durumudur. Yara iyileşmesini olumsuz yönde etkileyen herhangi bir sistemik hastalık olmaması, varsa kontrol altında olması gereklidir. Örneğin kontrol altındaki diyabet hastalığında dental implantlar uygulanabilir. Ancak, hastanın durumu stabil değilse veya kemiği ilgilendiren osteoporoz gibi diğer sistemik hastalıklar mevcutsa dental implant uygulaması tercih edilmeyebilir. Hastanın durumunun düzeltilene kadar dental implant tedavisi ertelenmelidir. İkincisi, implantın yerleştirilebilmesi için yeterli kalite ve miktarda kemiğe sahip olunması gerekliliğidir. Diş kaybı olduğunda etrafındaki kemik bölge yavaşça kaybolmaya ve yeniden şekillenmeye başlar. Bu şekilde meydana gelen kemik erimesi fizyolojiktir. Eğer kemik erimesinin derecesi önemsizse, genellikle ilave herhangi bir işlem gerekmeksizin implantlar yerleştirilebilir. Ancak kemik erimesi ilerlemişse implant yerleştirilebilmesi için kemiğin yükseltilmesi ve/veya genişletilmesi gibi ileri cerrahi tekniklerin uygulanması gerekebilir.

İmplant Nasıl Yerleştirilir?

Çene kemikleri içerisine implant yerleştirilmesi iki basit cerrahi işlemden oluşmaktadır. Bu işlemler basittir ve genellikle lokal anestezi altında yapılır. İlk işlem, implantın sıkıca vidalanacağı çene kemiği içinde bir yuva oluşturma ve implantın bu yuva içine yerleştirilmesidir. İmplant 4 veya 6 ay süreyle çene kemiği içerisinde gömülü halde kalır. Bu iyileşme fazı boyunca, implant ve kemik kaynaşır. İmplant tipine göre üzeri kapatılarak veya açık bırakılarak çene kemiği içerisinde kalır. Bu esnada, mevcut protezinizi veya geçici kuron-köprünüzü kullanabilirsiniz. İmplant kemiğe sıkıca kaynaştığı zaman ikinci bir cerrahi işlem için üzeri açılarak implant boynu çevresinde sağlıklı ve estetik diş eti oluşumunu sağlamak için iyileşme başlıkları takılır. Bu aşamada, protez uzmanınız dişlerin yapıştırılacağı üst yapıları seçecek ve yerleştirecek, aynı zamanda uygun kuron-köprü veya restorasyon tipini hazırlayacaktır.

İmplant hazırlanmasında bazı özel durumlar da vardır. Örneğin bazı vakalarda implant diş çekimi ile aynı seansta yerleştirilebilir. İmplantların bu şekilde yerleştirilebilmeleri için çekilen dişte enfeksiyon olmamalıdır ve implantın ilk stabilizasyonuna olanak vermesi için yeterli kemik mevcut olmalıdır. Bunun avantajı tedavi süresinin kısaltılmasıdır. Ancak vakaların çoğunda, implantın yerleştirilmesinden önce çekim boşluğunun 2-3 ay içerisinde iyileşmesini beklemek gerekir.

Eğer implant adayı iseniz doktorunuz bu durumu sizinle tartışacaktır. İlaveten çok endişeli ve işlemin uzun süreceği tahmin edilen hastalara sedasyon veya genel anestezi uygulanabilir.

İmplantlar Başarılı mıdır?

Dental implant yerleştirilen hastalarda implantların yıllarca fonksiyonda kalması beklenir. Bir implantın başarısı, implant yerleştirildiğinde var olan kemiğin miktarı ve kalitesi, restorasyon tipi, yerleştirilen implantın tipi, hastanın sistemik durumu, implantı yapan hekimin tecrübesi ve en önemlisi hastanın ağız hijyeni gibi bir takım hasta faktörleri ile doğrudan ilişkilidir.

Sonuç olarak dental implantlar, diş kaybı olan hastalar için güvenilir bir alternatif yöntemdir ve hastaların fiziksel durumlarını düzelterek, yaşam kalitelerini arttırmada önemli bir unsur olduğunu kanıtlamıştır.

Hastanemizde tek diş eksikliğinden tüm diş eksikliklerine kadar her durumdaki hastalarımıza dental implant tedavisi başarı ile uygulanmaktadır. Dental implant çene kemiğine lokal anestezi ile yerleştirilmekte ve üzeri diş eti kapatılmaktadır. 3 ay kemikle kaynaşma süreci beklendikten sonra implantların üzeri ufak bir işlem ile açılmakta ve hastamız protezinin yapılması amacıyla Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı na yönlendirilmektedir.

KİSTLER

Kistler dişlerdeki enfeksiyon, sürme bozukluğu, çekim sonrasında bırakılan epitel artıkları vb nedenlerle oluşurlar. Kistler diş kaynaklı olan ve diş kaynaklı olmayan olarak 2 grupta incelenirken genellikle en yaygın neden uzun zamandır tedavi edilmeyen dişteki enfeksiyondur. Diğer bir neden ise gömülü dişlerdir. Kistler kemikte yıkıma neden olarak genişlerler ve fark edilmezlerse çok büyük boyutlara ulaşabilirler. Fark edildiklerinde çıkarılmaları gerekmektedir. Genellikle kapsülle çevirili olmalarından dolayı çıkarılmaları kolaydır. İşlem kistin büyüklüğüne ve çenelerdeki konumuna bağlı olarak lokal yada genel anestezi altında gerçekleştirilmektedir. Kiste ulaşmak ve çıkarmak için yapılan işlemler ağız içinden uygulanmakta ve kist çıkarıldıktan sonra dokular normal pozisyonlarında dikiş ile kapatılmaktadır. İşlem sonrasında yapılacak olan öneriler ile iyileşme döneminin mümkün olduğunca sorunsuz geçirmeniz amaçlanmaktadır. Bazı durumlarda kistle beraber etkilenen dişlerinde çıkarılması gerekebilmektedir.

Kistler uzun süre tedavi edilmeyen çürük dişlerden, gömülü dişlerden ve çene kemiği içindeki epitelyum artıklarından gelişmektedirler. Her ne şartta olursa olusun kistlerin çıkarılması gerekmektedir. Kistin boyutuna bağlı olarak bu işlem lokal anestezi yada genel anestezi altında yapılmakta, periodik kontrollerle kist çıkarılan bölgenin iyileşmesi takip edilmektedir.

TÜMÖRLER

Çenelerin gelişimi sırasında kemik içerisinde arta kalan epitel artıkları zamanla herhangi bir nedenle büyüyerek tümörleri oluştururlar. Bazı durumlarda ağrı ve şişliğe neden olarak bulgu verirken bazen de bulgu vermeden çok büyük boyutlara ulaşabilirler. Tümörler köken aldıkları yapının karakteri gereği iyi huylu ya da kötü huylu olabilirler. İyi huylu tümörlerin tedavisinde sadece tümörün çıkarılması, tümörün çevre kemik doku ile beraber çıkarılması ya da gibi seçenekler mevcuttur. Kötü huylu tümörlerin tedavisinde tümör doku ile birlikte içerisinde yer aldığı kemik ve çevre yumuşak doku tamamen çıkarılmakta ve ayrıca çevre yumuşak dokunun da çıkarılması gerekmektedir. Bazı tümörlerin tedavisi boyundaki lenf bezlerinin de çıkarılması gerekmektedir.

Çenelerin gelişimi sırasında dişleri ve kemikleri oluşturan doku parçaları ilerleyen yaşlarda herhangi bir nedenle büyümeye başlayarak tümörleri meydana getirebilirler. Eğer bu büyümeler göz ardı edilirse resimde görüldüğü gibi çok büyük boyutlara ulaşabilirler. Tedavileri de tümörün boyutları ile doğru orantılı olarak zor olmaktadır. Resimde görülen hastamızın üst çenesinde yer alan tümör genel anestezi altında çıkarılmış ve çıkarılan bölgeye ileride protez yapılabilmesi amacıyla kalçasından alınan kemik parçaları yerleştirilmiştir.

ORTOGNATİK CERRAHİ

Ortognatik cerrahi, ağız, diş ve çene cerrahları ile ortodontistlerin birlikte planladıkları bir tedavidir. Ortodontist, dişlerin ve çenelerin cerrahi sonrasındaki ilişkilerini en iyi duruma getirmek için bir ön tedavi uygular. Dişleri uygun pozisyonda sıralamak her yaşta mümkünken, ileri yaşlarda çene gelişimi tamamlandığından dolayı genelde çok zordur. Bu sebeple, yaklaşık 18-20 yaşına gelmiş ancak çenelerin birinde veya her ikisinde bozukluk olan hastaların tedavisi sadece ortodontik tedavi ile mümkün olamayabilir. Bu aşamada başvuran bir hastanın tedavisi ancak bir cerrahi prosedür ile düzeltilebilir. Bununla birlikte erken yaşlarda başvurduğu halde cerrahi tedavi gerektiren ve ortodontik tedavisi buna göre planlanan hastalar olabilir. Bu işlem hastaların fonksiyon ve estetiğinde son derecede olumlu kozmetik değişiklikler oluşturur.

Ortognatik cerrahi kimler için gereklidir?

Uygun bir çene kapanışı olmayan ve çeneleri uygun bir şekilde pozisyonlanmamış hastalar ortognatik cerrahiden faydalanabilir. Çeneler yavaş ve kademeli bir şekilde gelişir. Çenelerde, doğum travmasına ve genetik gibi bir çok nedenle geşim bozukluğu ortaya çıkabilir. Alt ve üst çeneler farklı oranlarda gelişebilir. Bunun sonucu olarak çiğneme, konuşma, ağız sağlığı ve görünüşü etkileyen değişik problemler olabilir. Ortognatik cerrahi, bu hastaların fonksiyon ve/veya estetik görünümünü düzelten bir cerrahi prosedürdür. Bir çok hasta, dişlerinin tam olarak kapanmadığından ve dolayısı ile yeme ve konuşma güçlükleri çektiğinden bahseder. Ancak klinik deneyimlerimize göre, ortognatik cerrahi hastalarının büyük bir yüzdesi fonksiyondan çok kendi estetik görünümleri ile ilgilenirler ve alt ve/veya üst çenenin çok ileride ya da çok geride konumlandığından şikayetçidirler. Bu estetik sorun çoğu hastanın sosyal bir çevre edinmesinde sıkıntı yaratabilir. Eğer tedavi edilmezlerse, ileride birtakım psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ancak çok nadiren bazı hastalar bu görünümlerinden hiç de şikayetçi değillerdir. Aksine böyle bir görünümün kendilerine ayrı bir karakter kazandırdığını düşünebilirler. O yüzden ortognatik cerrahi hastalarını seçerken, hastanın bu konuda istekli olması bizim için çok önemlidir.

Ortognatik cerrahi gerekebilecek bazı durumlar:
- Çiğneme ya da besinleri ısırmada zorluk
- Yutmada zorluk
- Konuşma problemleri
- Kronik çene ağrıları
- Dişlerin aşırı derecede aşınması
- Açık kapanış (ağız kapandığı zaman ön veya arka dişler arasında boşluk kalması)
- Yüz görünüşünde düzensizlik
- Doğum defektleri
- Dudakların birbirine değdirilememesi
- Kronik olarak ağızdan nefes alma
- Uyku apnesi vs.

Ortognatik cerrahi ile:

- Çeneler ileri veya geri alınabilir
- Çene ucu düzeltilebilir
- Kademeli kemik uzatması (distraksiyon) ile yüzdeki asimetriler düzeltilebilir.

Eğer ortognatik cerrahiye adaysanız, bir ortodontist veya çene cerrahı tarafından değerlenmeniz gereklidir.

Ameliyat nasıl yapılır ve planlanır?

Yapılacak ilk tedaviye karar verilmesi için hastanın değerlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle hastanın tedaviden ne beklediği öğrenilmelidir. Tedavinin tamamlanması iki aydan iki yıla kadar sürebilir. Hastaya ön bilgi verilip fikri alındıktan sonra ameliyat öncesi çeşitli ölçümler yapılır. Bunun için yüz ölçümleri, fotoğraflar, radyografik muayeneler ve çalışma modelleri elde edilmelidir. Herhangi bir sağlık probleminizin olup olmadığını anlamak için tam bir tıbbi anemnez (sorgulama) alınır. Herhangi bir sağlık problemi tedavi sürecine zarar verebilir. Anemnez sayesinde, sağlığınıza bağlı olarak tedavinizde değişiklikler olup olmayacağı saptanacaktır. Tüm bunlar tamamlandıktan sonra ortodontik tedavi ile problemin düzeltilebileceği anlaşılabilir. Ortognatik cerrahiye karar verilirse, cerrahi öncesi ve cerrahi yapıldıktan sonra da ortodontik tedaviniz devam edecektir. Cerrahi sonrası ortodontik tedavi genellikle 6-18 ay sürer. Bu aşamada düzenli olarak ortodontistinizi ziyaret edeceksiniz. Ortodontik tedavi bittikten sonra çene kapanışınızın eski haline gelmemesi için pekiştirici bir aparey kullanmanız gerekebilir. Cerrahi öncesi ortodontik işlemleriniz devam ederken cerrahınız radyografiler, ölçümler ve yeni modelleri içeren yeni kayıtlarınızı alacaktır. Ağız, diş ve çene cerrahı, ameliyat sonuçlarını tahmin etmek ve cerrahi işlemi planlandığı şekilde uygulamak için bu kayıtları kullanacaktır.

Cerrahi işleminiz genel anestezi altında bir hastane ortamında gerçekleştirilecektir. Cerrahi işlemden önce sağlığınızın iyi olduğundan emin olmak için genel bir kontrol yapılacaktır. Labaratuvar testleri ve çeşitli tetkikler istenecek ve değerlendirilecektir. Değerlendirme için bir anestezi uzmanına görünmeniz gerekecektir. Ameliyat öncesi size rahatlamanız için ilaçlar verilecektir. Gerekli ilaçlar ve sıvılar damar yoluyla verilmeye başlanacaktır. Anestezist genel anesteziyi yönetirken cerrahınız da ekibiyle birlikte ameliyatınızı yapacaktır. Cerrahi işlemler bittikten sonra bakım odasında genel durumunuzun takibi için kullanılan bir monitöre bağlanmanız gerekecektir. Bu sırada damar yolu ile sıvıları almaya devam edecek, enfeksiyonu önlemek için antibiyotikler, ağrı kesici, ödem giderici ve mide koruyucu ilaçlar verilecektir. Cerrahi işlemin tipine ve genel durumunuza göre 2-4 gün arasında hastanede kalabilirsiniz. Çenelerinizin iyileşmesi ve kısmen hareketsiz kalması için 15 gün veya daha fazla tel ve lastiklerle birbirine bağlanacaktır. Bu dönemde sıvı bir diyetle besleneceğiniz için kilo kaybedebilirsiniz. Fakat bu durum geçicidir. Ameliyat sonrası ilk iyileşme periyodu 6 haftadır. Fakat tam bir iyileşmenin gerçekleşmesi 9-12 ay sürebilir. Ortodontistiniz cerrahi sonrası yaklaşık 6-8 hafta içinde kapanışınızı daha iyi duruma getirmek için ortodontik tedaviye başlar. Genellikle cerrahiyi takip eden 6-12 ayda dişlerinizdeki ortodontik teller çıkarılır. Bu tedavi süresince temizlik ve genel kontroller için genel diş hekiminize görünmeye devam etmeniz gerekecektir. Bu süre içinde rutin diğer diş tedavileriniz yapılabilir.

Cerrahi işlem, yapılacak tedavinin tipine bağlı olarak bir kaç saat sürebilir. Ameliyat ile çeneler ve dolayısı ile dişler gerekli olduğu kadar öne-geriye veya aşağı-yukarı kaydırılabilir. Nadiren belli hareketler için çeneler birkaç parçaya ayrılabilir, kemik ekleme ya da çıkarma gerekebilir. Çoğu vakada kesiler ağız içinden yapılır ve dış tarafta görünür bir skar (yara izi) yoktur. Daha önce de belirtildiği gibi, bu işlem hastaların fonksiyon ve estetiğinde şaşılacak derecede pozitif kozmetik değişiklikler oluşturur ve hastalar tarafından ameliyat olma stresine rağmen kolaylıkla tolere edilirler.

Dişlerinde kapanış bozukluğu olan ve profil fotoğraflarında alt çenesinin geride olduğu görülen hastamız genel anestezi altında ameliyat edilerek kapanışının ve görünüşünün ideale yakın olması sağlanmıştır. Üstteki fotoğraflar ameliyattan önceki hali alttaki fotoğraflar ameliyattan sonraki hali göstermektedir.
Profil fotolarında güldüğünde üst çene diş etleri görünen ve yan fotoğraflarında alt çenesi üst çenesinden önde olan hasta genel anestezi altında ameliyat edildi. Ameliyat sonrası fotoğraflarda hasta güldüğünde üst diş etlerinin daha estetik bir şekilde göründüğü ve dişlerin kapanışının ideal olduğu görülmektedir.
Yan ve cephe profil fotolarında alt çenesinin üst çenesinden önde olduğu görülen hastamız genel anestezi altında ameliyat edilerek alt ve üst çenenin birbirleri ile uygun konuma gelmesi sağlandı. Ameliyat sonrası fotolardan anlaşılacağı üzeri hastamızın kapanışının daha düzgün ve ideal konumda olduğu, yüz profilinin de değişerek daha estetik bir değer kazandığı görülmektedir.

PREPROTETİK CERRAHİ (PROTEZ ÖNCESİ CERRAHİ)

Ağız boşluğundaki dokuları etkileyen patolojik veya fizyolojik değişimler sonucunda ideal bir protez yapımı güçleşebilmektedir. Ayrıca bazı bireylerin dişlerini tedavi ettirmek yerine çektirmeyi tercih etmeleri, ileride yapılacak olan protezler için bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizdeki populasyonun büyük bir yüzdesi mevcut protezlerinden memnun değildir. Çünkü bu hastaların çoğunda, proteze dayanak sağlaması gereken kemik miktarı azalmıştır. Günümüzde protez yapımı için uygun olmayan bu tür çeneler ideal anatomik durumuna getirmek için çeşitli cerrahi prosedürler gerçekleştirilmektedir. Bu prosedürler “preprotetik cerrahi = protez öncesi cerrahi” olarak adlandırılmaktadır. Bunlar, vestibuloplasti operasyonları, yüksek kas ataşmanları ve frenilumların düzeltilmesi, mesnetsiz kretler, tüberositler, inflamatuar papiller hiperplaziler, epulis fissuratum gibi oluşumların çıkartılması, ağız tabanının alçaltılması, alveoloplastiler, kemik eksoztozlarının çıkarılması, kret ögmentasyonu, dental implant uygulamaları vs. gibi protez tutuculuğunu artırmak için yapılan işlemlerdir. Bu tür hastalarda ideal tedavi sadece protez uzmanlarının ve oral cerrahların kombine çabalarıyla verilebilir.

Protez yapılmasında güçlük çekilen hastalar diğerlerine göre daha yaşlıdır. Fakat bunların çok azı geniş kapsamlı bir cerrahiye ihtiyaç duyar. Hastalar tedavi için ne kadar erken başvurursa sonuç o kadar iyi olur. Başarılı cerrahi tedavi aynı zamanda hekim ve hasta arasında memnun edici bir ilişki sağlar. Günümüzde mevcut olan cerrahi teknikler neredeyse her hastanın rahatlıkla ve memnuniyetle protez takabilmesini mümkün kılmaktadır.

Yumuşak dokulara herhangi bir müdahale yapmadan önce mutlaka uzun süreli tedavi planlaması yapılmalıdır. Başlangıçta fazla gibi görünen yumuşak doku, ileride yapılacak olan bir kemik yükseltilmesi ya da implant etrafında keratinize doku sağlanması gibi işlemler için oldukça kullanışlı ve yararlı olabilir. Ancak çıkarılacak doku patolojik olduğu düşünülüyorsa mutlaka doku çıkarıldıktan sonar patolojik inceleme yapılmalıdır.

Sonuç olarak preprotetik cerrahinin temeli, hastaya en az zarar ile yeterli estetik ve fonksiyonun sağlanmasıdır.

Sağ taraf alt ve üst çene arasında yetersiz mesafe nedeniyle, aradan kemik parçasının çıkartılarak yeterli mesafenin sağlanması ve 2 adet dental implantın yerleştirilmesi.
Sağ üst çene ön bölgede diş eksikliği bulunan hastanın kemik genişliğinin yetersiz olması nedeniyle alt çene ucundan kemik parçasının alınması ve sağ üst ön bölgeye yerleştirilmesi. 3 ay sonra bölgenin açılıp sabitleme vidalarının çıkarılması ve 2 adet dental implant yerleştirimesi.

TEMPOROMANDİBULAR EKLEM PROBLEMLERİ

Temporomandibular eklem, alt çenenin kafa tabanına bağlantı noktasıdır ve insan vücudundaki diğer eklemlerden daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Parmaklarınızı yüzünüzün yan tarafında kulaklarınızın önüne yerleştirir ve ağzınızı açıp kapatırsanız, TME’de alt çenenin hareketlerini hissedebilirsiniz. Alt çene açılırken menteşe ve kayma hareketleri birlikte gerçekleştirilir. Eklemi oluşturan kemikler arasında (mandibula başı=kondil ve kafa tabanı=artiküler fossa) uzanan ‘artikuler disk’ adı verilen bir kıkırdak yapı bulunmaktadır. Bu diskin hareketi kendisine yapışan retrodiskal ligament ve lateral pterygoid kas adı verilen anatomik yapılarla kontrol edilir. Disk ile kemiksi yapılar arasında ise diskin eklem içerisinde rahatça hareket etmesini sağlayan bir eklem sıvısı (sinoviyal sıvı) vardır.

TME bozuklukları ile ilişkili bulgular

- Çene hareketleri sırasında TME’de ağrı
- Çene kilitlenmeleri
- Ağız açmada kısıtlılık
- Yüz ağrıları
- TME’de sesler

TME bozuklukları ile ilişkili sekonder semptomlar

- Kulak ağrıları
- Kulakta dolgunluk hissi
- Başağrıları
- Kulakta çınlama
- Boyun-omuz ağrıları

TME Semptomları Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Çene kilitlenmesi nedir?

Çene ekleminde kilitlenme, çeneyi açma veya kapama sırasında hareketin kesintiye uğramasıdır. Hasta, hareketi tamamlamak için çenesini sağa sola doğru hareket ettirir veya kendi eliyle harekete yardımcı olur. Bu durum, diskin yanlış bir yerde sıkışıp kondil başının hareketini önlemesi ile ortaya çıkar. Sürekli devam ederse ve tedavi edilmezse, eklemde ve artikuler diski kontrol eden dokularda harabiyet ortaya çıkabilir. Şiddetli olgularda, işlemin genel anestezi altında yapılması gerekebilir.

Ağız açmada kısıtlılık nedir?

Ağzınızı açabildiğiniz kadar açıp, elinizin son 3 parmağını (orta, yüzük, serçe) dikey olarak alt ve üst dişler arasına yerleştirebiliyorsanız ve bu sırada ağrı ve gerilim duymuyorsanız normal ağız açıklığına sahipsiniz demektir. Genelde iki parmak veya daha azı ağız açmada kısıtlılığı olduğunu düşündürür.

Benim 4 Parmağım da Sığıyor, Bunun Anlamı Nedir?

Ya ince parmaklara sahipsinizdir ya da ekleminizde aşırı hareketliliğe sahipsinizdir. Ağrı veya diğer şikayetleriniz yoksa durum normal olarak değerlendirilebilir.

Ben sadece iki parmağımı yerleştirebiliyorum. Tedaviye ihtiyacım olduğu anlamına gelir mi?

Bu çok çeşitli faktörlere bağlıdır. Önemli olan bu durumun sizin yaşam kalitenizi ne derece etkilediğidir. Ağrınız yoksa ve ağız açmadaki kısıtlılık sahip olduğunuz tek belirti ise herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek olmayabilir. Ancak yine de doktorunuz durumunuzu takip etmek isteyebilir.

Çenemi hareket ettirdiğimde TME’mde sesler İşitiyorum. Bazen bu tıkırtı-çatırtı tarzında, bazen de bir atlama tarzında oluyor. Bunun Anlamı Nedir?

Çene hareketleri sırasında eklem sesleri olması fonksiyonel elemanların düzgün bir şekilde çalışmadığını gösterir. Tıkırtı-çatırtı sesleri krepitasyon (sürtünme) olarak adlandırılır ve bu hareket boyunca temas eden kemik dokularla ilişkilidir. Normalde kondil başının eklem sıvısı içinde diskle birlikte hareket etmesi beklenir. Bir çok sebeple kondil başı ve diskin hareketindeki bu ahenk bozulur ve ağız açma sırasında atlama (klik) sesi duyulur. Bir süre sonra ağzı açarken ve kapatırken disk normal anatomik pozisyonunu kaybederek başka bir tarafa doğru taşınır ve kemik yüzeylerin birbirine sürtünmesi ile ya da kondil-disk yüzeyindeki çok ufak yüzey erezyonları sebebiyle krepitasyon meydana gelebilir.

Bu eklem seslerinin varlığı ciddi midir?

Diğer belirtiler yoksa ciddi olmayabilir. Fakat bu sesler, eklemin düzgün bir şekilde fonksiyon görmediğini gösterir ve her sesin ortaya çıkışıyla eklem dokularında mikro travma oluşur. Bunun anlamı zaman geçtikçe TME rahatsızlığı gelişebileceğidir. Eğer çene hareketleri sırasında bu sesleri duyuyorsanız düzenli olarak gittiğiniz aile diş hekiminize veya bir ağız, diş ve çene cerrahına başvurmalısınız.

Neden TME rahatsızlığı ile ilişkili olarak kulak belirtileri oluşur ?

Kulak dokuları TME ile çok yakın komşuluktadır. Uygun röntgen filmlerinde TME’nin timpanik kemikle (kulak kemiği) yakın ilişkide olduğu izlenebilir. Kulakta önemli bir problem olmasa bile TME problemleriyle ilişkili olarak kulak ağrısı, bir veya her iki kulakta dolgunluk hissi veya ağırlık hissi, bazen de kulakta çınlama görülebilir.

Tedavi

Temporomandibular eklemi etkileyen hastalıklar insan vücudundaki diğer eklemleri etkileyen hastalıklara benzer (romatoid artrit ve osteoartrit, eklem kapsülünün ve synoviyal sıvının inflamasyonu, ligamentlerde veya artikuler diskte yırtılma veya perforasyon, eklem boşluğundaki disk veya kondil başının internal bozukluğu gibi). Günümüzde TME hastalıklarının tedavisi ile ilgili değişik yöntemler uygulanmaktadır:

- Yumuşak diyet
- Isırma plakları
- Strese yönelik tedavi
- İlaç tedavisi
- Fizik tedavi
- Cerrahi tedavi

TME bozuklukları için tedavi planlaması yalnızca var olan belirtilerin ortadan kaldırılması için değil, aynı zamanda hastanın ihtiyacı ve isteği doğrultusunda olmalıdır. Örneğin, klik sesi tüm hastalar için tedavi gerektirmeyebilir. Yapılan araştırmalar insanların yaklaşık % 50’sinin hayatının herhangi bir döneminde bu sesle karşılaştığını göstermektedir.

Sonuç olarak tüm tedavi yöntemleri, kabul edilebilir seviyede bir çene fonksiyonu sağlamak ve ağrı gibi belirtilerin hastanın sosyal yaşamını etkilemeyecek derecede ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır.

Hemifasial microsomia( yüzün bir tarafını etkileyen ve etkilediği taraftaki yapılarda gelişim geriliğine neden olan bir hastalık) nedeniyle yüzünün sağ tarafında gelişim geriliği olan ve sağ kondilin gelişmemesi nedeniyle ağız açmakta güçlük çeken hasta genel anestezi altında ameliyat edilerek sağ taraftaki kondili çıkartıldı. İşlem sonrasında hastanın ağzını rahatlıkla açabildiği görülmektedir.
Bebekken geçirdiği ateşli hastalık sonrasında sağ taraftaki kondili etkilenen ve ağız açıklığında azalama yaşayan 3 yaşındaki hastamız genel anestezi altında ameliyat edildi. Sağ kondili çıkarılan hastamızın ameliyat sonrasında ağzını düz bir hat üzerinde açabildiği ve ağız açıklığındaki artış izlenmekte.

TRAVMA

Çene yüz bölgesinde meydana gelecek olan travma sonrasında en basit diş kırıklarından çok daha büyük çene yüz kemiklerinin kırıklarına kadar geniş bir yelpaze de farklı sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Travmalara genellikle trafik kazaları, spor yaralanmaları, kavga, düşme vb. nedenlerle meydana gelmektedir. Travmanın en basit halini diş ile sınırlı olan yaralanmalar oluşmaktadır. Diş kırıklarından dişin yuvasından tamamen çıkmasına kadar farklı sonuçlar oluşabilir. Daha şiddetli travmalarda diş ile beraber dişin içinde yer aldığı alveol kemikte de kırıklar meydana gelebilmektedir. Bu durumda kırığın durumuna göre dişin kırık parçası dolgu maddeleri ile tedavi edilebilir, yerinden çıkan diş yerine yerleştirilerek komşu dişlere sabitlenebilir, eğer alveol kemikte de kırık varsa kemiğin çeşitli yöntemlerle sabitlenmesi gerekebilir.

Daha büyük travmalarda, örn; elmacık kemiğini, alt çeneyi ya da hepsini birden içeren kırık ve kırıklar durumunda ilk olarak kırıkların durumunun tam olarak anlaşılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla panaromik filmler ve dental tomografiden yararlanılmaktadır. Kırık parçaların durumunun değerlendirilmesinden sonra yapılacak işleme karar verilecektir. Kırık parçalarında hareket yoksa alt ve üst çenenin belirli bir süre birbirine bağlanması ile kırık tedavi edilebilir. Eğer kırık parçalar arasında uyumsuzluk yada madde kaybı mevcutsa ve çenelerin bağlanması ile ideal kapanış sağlanamayacaksa bu durumda kırık hattının ameliyatla açılarak plak ve vidalarla orijinal konumuna getirilip sabitlenmesi gerekmektedir.

Sol alt çenesine aldığı darbe sonrasında sol alt çenede ve sağ kondil bölgesinde kırık meydana gelen hastamızda ki kapanış bozukluğu izlenmektedir. Bu hastamızın alt ve üst çene dişleri birbirine bağlanarak 1 ay boyunca bu şekilde kalması sağlandı. 1 ay sonra teller çıkarıldı ve kapanışın normal haline geldiği ve iyileşmenin tamamlandığı radyolojik muayene ile anlaşıldı. Kırık hatlarının tam olarak değerlendirilmesi amacıyla dental tomografi çekilen hastamıza 3 Boyutlu modelleme yapıldı.

T.C. Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve Hastaneleri 38039, Melikgazi, Kayseri

  • 444 71 38
  • dent@erciyes.edu.tr
  • http://dent.erciyes.edu.tr

Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Bilişim Sistemleri Birimi

Site Güncellenme Tarihi : 03.07.2025

  • Anasayfa
  • Site Haritası
  • İletişim